30 Eylül, 2016

Subjektif Gözlem


      Yaşanması gerekiyordu, yaşandı ve bitti dedi kadın karşısında onu dinleyen adama. Onca yaşanmışlığı yok saymak istercesine, dalga geçercesine, yaptığımız seçimlerin hayatımıza yol verdiğinin farkında olmadan, geçen onca zamana rağmen kaybedilenin bir daha kazanılamayacağını idrak edemeden, sadece kendi duyguları önemliymiş gibi ya da seçimlerinin sadece kendi hayatına yol verdiğini düşünerek.

    Mavi duvarlar ile çevrilmiş, havaya karışan yoğun olmayan kahve kokusu altında; kare masalara sahip çok büyük olmayan bir kafede karşımdaki masada oturuyorlardı. İstemeden kulak misafiri olmuştum çiftin konuşmasına. Çift olduklarından emin değildim ya da bir zamanlar çift olup şimdi tektiler. Adam 1.80 boylarında, az biraz ağarmaya başlamış gür siyah saçlara sahipti. Üzerinde spor sayılabilecek kıyafetler vardı ve karşısında oturan insan ondan hayatının en önemli şeyini çalıyormuş gibi sürekli saatine bakıyordu.

    "Ben seninle kırgın kalmak istemiyorum." dedi kadın. "Yaşanan her şeyde benim kadar senin de suçun var, kimse sütten çıkmış ak kaşık değil." diye ekledi. Bütün bunları söylerken sadece kendinin hatalarını kabul ettiğini, bazı şeyleri atlatmak için sadece kendisinin çabaladığını , sadece kendisinin kötü günler geçirdiğini ya da kendisi mutluyken karşısındaki insanın mutsuz olmuş olabileceğini düşünmeden.

Adama dışarıdan bakan biri bedeninin orada olduğunu görebilirdi ama aklının orada olmadığı konuşmanın o kadar ilgisini çekmediğini gözlerinin uzaklara dalmasından anlayabilirdi. Yüzünün ifadesi; çok sevdiği oyuncak elinden alınmış bir çocuk, sevdiği oyuncak elinden alınmış bir çocuk, sevdiği elinden alınmış bir çocuk gibi kızmak ve ağlamak arasında bir yerlerdeydi. Telefonu çalsa ya da bir bahane olsa bir dakika bile orada durmayacağını anlamak zor değildi.

    "Senden sonra çok şey oldu, farklı insanlar da girdi hayatıma ama aramızdaki ilişkinin kıymeti hiç eskimedi." dedi kadın. Yaşanan şeylerin değeri tek taraflı belirleniyormuş gibi 'manevi' enflasyonu hesaba katmadan, bir taraf için değerli olan şeyin aslında diğer taraf için zamanla değer kaybettiğini, daha az değerli olduğunu düşünmeden, kendini dış dünyaya kapatmış üçüncü Dünya ülkesi gibi, etrafında olanlardan habersiz sadece kendisinin önemli olduğunu, başkalarının hayatında da bir şeyler olmuş olabileceğini düşünmeden.

      Konuşma adamın ilgisini çekmiş olacak ki yüzünde bir hareketlenme oldu. Ufak bir gülüştü bu. Sessizliğini bozmak istemişti anlaşılan adam. Kalabalık bir gruba seslenecek edasıyla öksürdü, sesini ayarladı. Söylemek istediği çok şeyi olduğunu düşündüm sanki o ana kadar hep susmuş şimdi hepsini söylemek ister gibi görünüyordu. Tam o sırada hiç beklemediğim bir şey yaptı ve ayağa kalktı, masaya içilen çayların parasını karşılaşacak kadar parayı yavaşça bıraktı. Her şeye rağmen bütün sustuklarını aldı, geldiğinden beri yaptığı gibi tek kelime etmeden kapıya doğru yöneldi ve yavaşça gözden kayboldu.




MUTLAKADAM



''Yaşanmış bir olaydan esinlenilmiştir.''

01 Eylül, 2016

Aykırı Bir Yazı


''İnanmıştım'' dedi adam karşısında oturan yada oturduğunu düşündüğü hayali dostuna.
 gerçeklik algısında sorunlar başlayalı aylar olmuştu.
 Cevap verdi dost :'' İnanmıştım demek ne kadar üzücü lan !'' 
   Kahkaha attı adam ağlanacak haline gülmek istercesine
 Adam Önünde duran kadehe baktı bir kelebeğin kadehe düşüşünü izledi
 bağırdı dost adama Bir kelebek düştü rakı kadehine kurtarmayacak mısın onu?
aslında kelebek adamdı, adam düşmüştü kadehe
 ve seslendi kelebeğe ''hey kurtarmayacak mısın rakı kadehinin içindekini''
Dost çıkardı kadehin içindekini 
bıraktı gökyüzüne
gök gürledi
yağmur başladı
                 yağdı adamın içine


MUTLAKADAM