05 Temmuz, 2017

Bilgenin Hikayesi


   Yaklaşın, sessiz olun ve dinleyin!


    Size bir hikaye anlatayım kulaktan kulağa kuşaktan kuşağa aktarılan bir hikâye. Bana da bunu karanlıkta yavaş yavaş kaybolan umutsuz bir insan anlatmıştı. Bundan tam yüz sene önce adı bilinmeyen bir diyarda bilge bir adam yaşarmış. Her şey hakkında düşünen hemen hemen her şeyin çaresini bilen bir bilge." Bilmek karanlıkta olmaktır." dermiş hep bu bilge. Herkesin sorunlarına çareler bulur onlara yardımcı olurmuş. İnsanları sevmezmiş bu bilge çünkü onların ne olduğunu, nasıl varlıklar olduğu hakkında epey tecrübeye sahipmiş, bütün tecrübelerini yaşayarak öğrenmiş. Yüz seneden de önce bir zamanda gençken arayış halindeymiş bu bilge olacağından habersiz genç adam. Yağmur, çamur, çöl, buzul dinlemeden sürekli arıyormuş. Ailesini terk etmiş daha küçük yaşta, kendi benliğini oluşturmak istediği için. Çölde bedeviler, kıtada medeniler kandırmış sürekli olarak bu genci. Genç adam belki bir eşim vardır diyerek genç bir kadın aramaya karar vermiş bu sefer; belki yaralarımı sarar düşüncesiyle. Çünkü benliğini ararken aslında çok derin yaralar almış geçen seneler içinde ve vazgeçmiş bu arayıştan. Seneler içinde bir sürü kişi ile tanışmış, buldum sandığı bir sürü eş girmiş çıkmış hayatına. Fark etmemiş ama ellerinden tuttuğu herkes bir süre sonra kandırır olmuş genç adamı yaraları daha derine inmiş ve zamanın aktığından habersiz yaşlı adama dönmüş genç adam. Bir inanışına göre İnsanlar iki şekilde ölüler; bunlardan ilki kalbi kan pompalamayı bıraktığı zaman ikincisi umudu kalmadığı zaman ve o inanışına göre kalp durduğu zaman yeniden atar da umut kalmadığı zaman hayat olmazmış. Genç adam bulmak konusunda umudunu kaybetmiş ve aslında ölmüş o zaman. Çok dünyaya girip çıkmış bunun sonucunda da hayat olmayan karanlık bir dünyada bulmuş benliğini. Kazandıkları kadar kaybetmiş aslında. Ne ararken ne bulmuş ne aramazken ne olmuş bu hikâyede. Bilge karanlıkta kalmaktan ışığa fazla duyarlı olmuş, ışık rahatsız eder olmuş onu, bu yüzden kapatmış kendini, hem ölüler ışığı sevmezlermiş pek. Bir gün karanlıkta kaybolmuşken bir ışık vurmuş içeriye, karanlığın tam ortasına ara ara vururmuş böyle ışıklar zaten. Belki bu zamana kadar vuran en güçlü ışık değilmiş ama bir farklılık varmış bu ışıkta. Bilge canını yaktığını bildiği halde dikkatlice bakmış ışığa. Işığın rengi farklıymış. Beyaz ışık da görmüş, mavi ışık da görmüş ama bu renk ışığı ilk defa görüyormuş. Afallamış bilge. Kendini korumaya karar vermiş zaten yeterince zarar görmüş karanlığa vuran belirsiz ışıklardan bu zamana kadar. Işık yakar beni demiş ama yanacağını bile bile takip etmek istiyormuş. Çıkmış kendini korumak için bulduğu karanlık benlikten. Işığı takip etmiş. Işığın kaynağına yaklaştıkça pembeliği artmış. Yaklaşmaya başladıkça canı daha çok acımaya başlamış ama demiş ki kendi kendine ben bir bilgeyim " Bu sefer farklı olsun!" ne olacaksa olsun deyip ışığa gitmeye devam etmiş. Işığın yamacına geldiği zaman bilincini kaybetmiş bilge. Beyaz bir ışık görmüş o an. Korkup titremeye başlamış. Bitti demiş, yine aynısı oldu ve bu sefer tamamen bitti dönüş yok artık karanlığa bile. Kapatmış gözlerini kör edici beyaz ışıktan korunmak için. Aradan biraz zaman geçmiş ve gözlerini tekrar açtığında pembe ışığın kaynağının tam karşısında durduğunu görmüş. Bu sefer farklı olmuş. İçini umut doldurmaya başlamış. İnanışına göre bilge hayata geri dönmüş o an, olmaz denen olmuş. Bir hayat bulmuş kendine. "Hayatım" demiş o ışığa. Hayatım demiş tekrar etmiş kelimesini ve eklemiş devamını; iyi ki çıktın karşıma yoksa karanlıkta kalmaktan karanlığın kendisi olacaktım.

    Bu hikâye burada bitmiş ve bu hikâyenin anlatıldığı yerlerde derler ki umut arayış değil var oluştur; ararsanız bulamazsınız o sizi bulur, cesaret ederseniz her şey mümkün olur.

MUTLAKADAM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler.